Pazar, Ağustos 26, 2007

NÜKLEER


NÜKLEER
RADYASYON NEDİR?

Nükleer RADYASYON İnsanoglunun keşfettigi en güçlü enerji kaynagıdır.
Bu güçlü enerji kaynagından güneşin ışın ve ısısı aynı etkinlikle üretildigi gibi aynı zamanda insan hayalinin çok ötesinde toplu imha silahlarının da üretilmesine yaramaktadır.
Bugünün bilim adamı ve NÜKLEER enerji mühendisleri henüz Uranyumdan elde edilen bu enerjiyi tam olarak işlemesini bilmiyorlar deniliyor. Eger bilseler uranyum madeninden tüm dünyanın elektirik ihtiyacının milyonlarca yıl boyunca üretebilecegi söyleniyor.

NÜKLEER BOMBA NEDİR?

Bir nükleer bombanın tam imha gücü henüz bilinmemekle beraber, o gücün milyonluk bir şehri, insaniyle, hayvanıyla, kuşu, böcegi ve tüm alt yapısiyle, bir kaç saniye içinde kül edebilecegi tahmin edilmektedir. Bu nedenle Nükleer bomba diger bombaların hiç birine benzemeyen çok tehlikeli bir toplu imha silahıdır ve sızdırdıgı RADYASYON binlerce yıl boyunca hiç bir güç tarafaından kontrol edilemiyerek durmadan yakıp yıkıcı ve öldürücüdür…
Bu RADYASYONun saf zehiri hiç bir zehire benzemeyen, dagıttıgı ısı hiç bir ateş ısısına benzemeyen ve aynı zamanda yaydıgı ışın ancak güneşte bulunan görülmemiş ve duyulmamış bir tehlikedir. Bu ısı, zehir ve ışın daha dokundugu, ya da görüldügü anda insanları, hayvan, kuş ve böcekleri öldürebilecegi gibi; agaç, bina, araç- gereç ve hatta dagları bile kül halinde eritebilecek güçtedir.

Örnegin 1986 Nisanında Ukranyanın Çernobil nükleer reaktöründe meydana gelen patlama sonucu belirli bir miktar kullanılmış RADYASYON çevreye yayılmıştı. Bu radyasyon dalagaları yayıldıkları bölgede canlıları ya yakarak öldürmüş ya da sakat bırakmış ve kısa zamanda rüzgarla savrularak yüzlerce kilometre uzaklara taşınmıştı.
Bu taşınma sonucu Türkiyenin kara deniz bölgesinde, başta çay ve fındık olmak üzere bitkiler zehirlenmiş ve İskandinavya ve İtalyanın bir kısım bölgelerinde de genç sıgırlar ölmüş koyunların etleri zehirlenmişti.
Burada dikkati çeken şey, koyunlar zehirlenmiş, etleri yenmez hale gelmiş ama onlar sıgırlar gibi ölmemişti. Anlaşılıyorki sıgır cinsi hayvanların RADYAYON a karşı özel bir hassasiyeti vardı.
Ve 2000 li yıllarda kimsenin beklemedigi, halende, İngiliz bilim adamlarının bile, nedenini açıklayamadıgı deli dana hastalıgı başgösterdi. Bilinen odurki Britanya bölgesi orta Avrupanın en çukur ovalardır. Tıpkı akar suyun çukurlara göllenmesi gibi RADYASYON dalgaları da bu bölgede bitkileri zehirlemiş olamazmı? Yoksa binlerce yıldır sıgır beslenen bu bölgede nerden çıktı bu deli dana hastalıgıki hayvanları delirtiyor ve etini yiyen insanları ise 3 gün zarfında öldürüyor…
Fakat bildigimiz gerçek odurki artık Avrupalının sıgır etini ne kendiler yiyebiliyor ne de ihraç edebiliyorlar. Bekleyelim bakalım başka hangi canlılarda kendini gösterecek bu topraga sinmiş olan RADYASYON zehiri… Çünkü bazı bilim adamlarının yazdıgına göre RADYASYONun 10 000 Yıllık ömrü var ve ondan sonrasında da neye dönüşecegi bilinmiyor.
Görüldügü gibi hava tabakasının (rüzgar) dalgaları ile RADYASYON canavarı uzun mesafelere uçmakta ve öldürmeye, yakmaya ve yok etmeye yıllarca devam etmektedir.
Ne varki yukarıda belirtilen Çernobil patlamasında atmosfere yayılan RADYASYON enerjisi belkide yıllardan beri enerji üretiminde kullanılmış olan eskimiş sayılabilecek RADYASYON enerjisiydi.
Bugün Rusya federasyonunun ve Amerikanın elinde bulunan nükleer bombaların içinde hapsedilmiş olan kompress altında parçalanmış atom molekülleri daha bambaşka bir tehlikedir insanlık için.
Örnegin, kompress bile yapılmamış atom moleküllerinden imal edilmiş atom bombaları 1945 yılında Japonyanın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atıldıgı zaman Yirmi milyon insan anında yanıp zehirlenerek can vermişti. Ayrıca bölgede ne kadar canlı varsa agacı, out, hayvanı, kuşu ve böcegi ile imha olurken bu iki koca şehirde taş üstünde taş kalmamıştı.
Bu bombanın kullanıldıgı bölgelerde 40 yıldan fazla bir zaman süresi ot bile bitmedigi bir gerçek olarak bilinmektedir. Bunlar atom bombasının atılması sonucu ortaya çıkan dehşet verici gerçekler zinciri.
Ne varki NÜKLEER bomba atom bombasından binlerce defa daha tehlikeli bir silahtır çünkü Einsteinin atomu parçalayarak saf RADYASYON haline getirmeyi keşfetmesi sonucu 1950 li yıllarda yapılmıştır bu bombalar. Ve hatırlanmalıdırki bunlar hiç kullanılmamış saf atom moleküllerinden imal edilmişlerdir.
Son, en az, 45 Yıldan beri askeri depolarda stok yapılmış olan bu bombaların içine hapsedilmiş olan parçalanıp hızlandırılmış olan atom moleküllerinin atmosfere sızması artık her an beklenebilecek bir tehlikedir. Çünkü bu atom molekülleri oldukları yerde uslu uslu durma yerine şimşek hızı ile durmadan dönerek kendi kabuklarını içten içe aşındırmaktadırlar 45 küsür yıldır.
Ayrıca Amerika ve Rusya federasyonu dışında Fransa, Hindistan, Pakistan ve kuzey Kore gibi devletlerin askeri depolarında da nükleer bomba bulundugu bilindigi gibi minyatür devlet Tayvan da kullandıgı nükleer enerji artıklarını çelik konteynerlere doldurarak Pasifik okyanusunun tuzlu sularına gömmektedir yıllardır. Tevekkeli degil denizlerde balık nesilleri günden güne tükenmektedir.
Ve de hangi ülkenin askeri deposunda kaç adet bomba oldugu devlet sırrı olarak insanlıktan gizlenmektedir.
Bu nükleer bombalar eninde sonunda kendi pik demirden yapılmış kabuklarını içten içe yiyerek atmosfere sızmaya başlayacak ve bu sızan radyasyon dalgaları atmosfere yayılarak yerküre çevresinde azgın ölüm fırtınaları gibi önüne gelen tüm canlıları imha etmeye başlayacaktır.
Dogal olarak önce en zayıf ve hassas canlılar ölmeye başlayacaktır. Geçen zaman aşımında RADYASYON dalgaları tüm dünya çapında ölüm, sakatlık ve hastalık saçmaya başlayacaktır.
Bu global felaket bir başladıgında artık kıyametin yavaş yavaş kopacagını bugünün bilim adamları ve yetkili organları bal gibi bilmekteler. Ancak insanlar arasında panik yaratmaktan korktukları için, korku belası, adını bile anmaya cesaret edemiyorlar.
Onun yerine NASA denilen Amerikan kuruluşu öyle bir evrensel felaket sırasında zenginlerin, bilimcilerin ve üstün zekalıların uçarak sıgınacagı yeni bir dünya aramaktadır yıllardan beri biline.
Yukarıdaki vasıflara uymayan milyarlarca insan ve canlı ise haşereetler gibi ölüme terkedilecektir dünya yüzünde…
İnsanlıgın böyle korkunç toplu imha silahlarına itiyacı yok be adamlar! Kimleri öldürmeyi bekliyorsunuz bu nükleer bombalarla? Yoksa insanlıgın gelecegini tehdit eden 7 başlı ejderhalar ordusumu gelecek kaf dagının arkalarından?
Bizler insanlık ailesi olarak böyle nükleer korkular içinde yaşamak zorunda degiliz. Amerika Rusya federasyonu ve hatta Fransa ile diger rakip devletler halı hazırda füzelere, napalm, hidrojen, atom ve sayısız toplu nsan öldürme silahlarına sahip bulunmaktalar.
Şimdi artık dünyayı tehdit eden (!!!) Saddam Hüseyin belası da ortadan kaldırıldıgına göre geçmişte deneysizlik sonucu imal edilerek insanlıgın başına bela edilen bu nükleer tehlikeleri ortadan kaldırmanın zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Sizler de artık çok iyi biliyorsunuzki bu bombaların birisi dahi kullanılsa zamanla yalnız büyük şehirleri degil, aynı zamanda tüm canlıları ve alt yapıları ile bölgeleri dahi imha edecektir.
Geçmişin rakip devletlerinin bilim adamları bu nükleer bombalardan sadece birinin bile herhangi bir bölgede kullanılması sonucu atmosfer tabakasını zehirleyecegini ve yavaaş yavaş zamanla tüm insanlıgın sonunu getitecegi gerçegine gözlerini kapatarak imal etmişlerdi o nükleer silahları.
Bugün artık demir perde gerisi diye adlandırılan tehlike de ortadan kalktıgına göre medeni insanlar olarak elbirligiyle bu tehlikeye bir çözüm aramanın zamanı gelmiştir. Onların yer küre üzerinde dagların altına hapsedilmesi (Amerikanın nükleer artıklara uyguladıgı gibi) ya da okyanusların dibine atılması kesin bir çözüm olamaz. Bu tür uygulamalar her halükarda gelecek mahsum kuşakların başına mutlak birer bela olacaktırlar.
Öyleyse tüm nükleer bomba ve artıkları el birligiyle imal edilecek kumandalı uzay gemileriyle URANÜS gibi uzak bir gezegene yollamak tek çıkar yoldur.
Bunun için ise birleşmiş milletler öncülügünde bir komisyon kurularak Gates ve Murdoch gibi sayılı zenginlerden para toplanmalı ve artık insanlıgın gelecegine yatırım yapmanın geregi hatırlatılmalıdır.
Bu davaya sırtını dönen ve bilinçsizce burnunun dogrusuna giden multi milyardarlara ise dünya devletleri tarafından ceza uygulanması, daha da olmadı bunları kitlelere deşifre ederek imal ettikleri mal ve hizmetlerin satılmaz hale gelmesi garanti altına alınmalıdır.
Bu acil vakıaya Birleşmiş milletler bir çözüm bulmazsa başka hiç bir kişi veya kurum aldırış etmeyecektir. Tıpkı OZON tabakasında her geçen gün genişleyen delik olayında oldugu gibi.
Ögrenciler ne yapabilirler?
Arkadaşlarınıza okutmalısınız bu kitapçıgı. Ögretmenlerinizin ve de velilerinizin bu korkunç tehlikeden haberdar olmasını saglamalısınız. Arkadaş çevrenizde imza toplayarak fotokopilerini yapıp milletvekillerinize, valilerinize, parlemento başkanlarınıza ve özellikle Birleşmiş milletlere postalamalısınız.
Bu kitapçıga kendi fikirlerinizle resimli ve sözlü katkı yaparak zenginleştirmekte serbestsiniz.
Bu güzel dünyamız bir nükleer patlama sonucu kızgın çöllere dönmeden önce elinizden gelen çabayı demokratik yollardan sarfetmek üzerinize düşen insanlık görevi olmalıdır.
Bu konuda politik alanlarda belirli hareketlerin gerçekleştigi güne kadar durmayın.
ÇÜNKÜ BU DEHŞET VERİCİ YAKIN TEHLİKE SİZİN, EVET BİZZAT SİZİN, GELECEGİNİZİ TEHDİT ETMEKTEDİR.

Hasan Özen

Hiç yorum yok: